İstanbul ve çevresinde yerleşik ve göçebe kuşların gün geçtikçe azaldığı, ve geçmişe kıyasla onlara şehir içinde daha az rastladığımız bir gerçek. Şehrin betonarme yığını olması dışında, küresel iklim değişikliğinin de göçebe ve geçit kuşların göç yollarının değişmesine neden olmakta. Martılar bile tembelleşti, balık avlamak yerine karınlarını çöplüklerde doyuruyorlar. İstanbul civarında kalan ormancıklarda kuşların yuvalamaları veya kışı geçirmeleri bir avuç ormancının gayretleriyle sağlanmakta.
Benim gibi birkaç meraklının (araştırmadan) yapmış olduğu evler, ölçülerinin doğru olmaması veya yeteri kadar güvenli yerlere asılmaması nedeniyle de kiracı bulamamakta. Yine nereye konulacağını bilmeden yerleştirdiğimiz kuş yemlikleri veya su kapları ise komşunun kedisine yem olmakta. İnsanlar komşularını tanımazken çevrelerindeki küçük yaratıkları tanımalarını beklemek ise aşırı iyi niyetli bir yaklaşım. Flurya, saka, baştankara hatta sığırcıkları bile tanıyan yok, ama bahar olup da kuş sesleri ile uyanmayı hepimiz özlüyoruz, şamatacı serçeler de olsa. Bazıları ile ilgili aptalca ön yargılarımız var; saksağan hırsız, puhu kuşu uğursuz, karga nankör gibi. Kafeslerde görmeye alıştığımız papağanların İstanbul'u habitat olarak bellemelerinin nedenleri üzerine hikâyeler uyduruyoruz.
Eski bir İstanbullu olarak İstanbul'un serçe saraylarını ve güvercinliklerini, Cihat Burak'ın Kuş Köşklerini bilince, bir tasarımcı olarak yeni çözümler aramanın, bunları seri olarak üretmenin çevreye küçük de olsa bir katkı olabileceğine inandığımdan öğrencilerimizle beraber bir çalışma yapmaya karar verdim. Öğretim Üyesi Esin Düzakın ile birlikte Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü 3. Sınıf öğrencilerimize verdiğimiz kısa süreli tasarım projesini şöyle belirledik: "İstanbul ve çevresinde yerleşik/ göçebe kuşları için yuva veya yemlik tasarımı". Su ve büyük boylu yırtıcı kuşları araştırma konusunun dışında tuttuk. Proje'nin birinci evresi kuşları, boyutları alışkanlıkları ve beslenmeleri açısından tanımak, sonra da onlardan birini veya birkaçını seçerek onlar için bir tasarım yapmaktı. İstanbul Kuş Gözlem Topluluğu'nun yapmış olduğu "İstanbul'un Kuşları: 2000-2007" adlı araştırma bizim için önemli bir kaynak oluşturdu. Konu yeteri kadar zordu, biz onu daha da zor hale getirmek için tasarımlarının çıkış kaynağı olarak da bir stili, mimari tarzını veya bir mimar ve tasarımcıyı seçmelerini istedik. Malzeme seçiminde serbest bıraktık. Öncelik her zaman ki gibi işlevdi ve önemli olan kiracılarımızı ve yeni ev sahiplerini mutlu kılmaktı.
Hatalarımız ve eksikliklerimiz var, ama bunun bir başlangıç olduğuna inanıyorum, umarım ilerde bu konu bir öğrenci tasarım yarışması haline getirilebilir. Yurt dışından örnekleri taradığımda benzer yarışmalara veya endüstri tasarımcılarının üretici firmalar için yapmış oldukları çalışmalara rastladım. Son günlerde, İstanbul dışında bazı şehir ve belediyelerde de basit de olsa benzer uygulamaların var olduğunu basından izlemek çok sevindirici.
Yedi haftalık bir çalışmanın sonunda ilginç çözümler çıktı, bazıları gerçekten de özgün.
Hepsi üstünde biraz daha çalışılırsa üretilebilir hale getirilebilir, tabii ki bir ilgilenen çıkarsa. Biz çok eğlendik ve de çok öğrendik. Değerlendirme jürisi üyelerimiz bize doğru katkılarda bulundu. Öğretim Üyesi Sıdıka Rodop tasarlamış olduğu afiş/davetiye çalışması ile projeye katıldı. Son aşama, 19 öğrencinin tasarladıkları küçük sergi 12-27 Mayıs 2009 tarihleri arasında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Acıbadem Kampüsü, Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü katında yer alacak. |
Tüm katılanlara ve katkıda bulunanlara çok teşekkür ederim.
Prof. Şermin Alyanak, Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Endüstri Ürünleri Tasarımı Başkanı